1.4.10

39 yaşında bir insanın yüzüne tüfeğini doğrult sokak ortasında, tek kelime söylemesine bile izin vermeden silahını ateşle. Yetmesin, 4 defa daha ateşle... 24 yıl ceza al. Bunun en iyi ihtimalle 18 yılını yat.

Sonra...

Normal bir insan, maktulün ablası, "kardeşim 39 yaşındaydı, bari 39 yıl ceza verselerdi" der. Bir diğer normal insan, maktulün kardeşi, "böyle adaletin içine sıçayım, adam 50 yaşına gelmeden dışarı çıkacak, bir gün bile olsa dışarıda nefes alacak" der. Bir diğer normal insan hiçbir şey diyemez, sadece ağlar...

Ama bir hukukçu insan, maktul dayısı bile olsa, ilkin "tasarlamayla haksız tahrik birlikte olur mu?" der. (Bir diğer hukukçu insan da ilkin "bence olur ama Yargıtay ne der onu bilmem" der.)

Hukukçu insan sonradan normal/insanî öfkeye kapılır. Okulda, cezanın amaçlarından birinin de mağdurların öç alma isteğinin engellenmesi olduğunun öğretildiğini hatırlar. Kandırılmış hisseder...
 
Anneannesiyle konuşamaz... Onun normal/insanî evlat acısına karşılık hukukçu gibi konuşmaktan korkar.
Hukukçuluğunun insanlığından eksiltip eksiltmediğini sorgular.

Adaletin varlığına bugüne kadar inanmış, hukukçu olmayan hiçbir yakınıyla konuşamaz. Hukukun adalet olduğunu sanan normal insanlarla konuşamaz. Onlara "siz de kandırıldınız" diyemez...
Hukukçuluğunun insanlığından eksiltip eksiltmediğini sorgular.


4 yorum:

doli incapax dedi ki...

Canım folyocum,

Hukukçuluğunun insanlığından eksiltip eksiltmediğini sorgulamanı ne kadar iyi anladığımı sen biliyorsun...

Sevgili dayının vefatının ne kadar can yakıcı olduğunu da ben...

Hukukçu kimliğin ile yeğen kimliğin, elbette, seni daha çok zora sokuyor...

Hukukçu folyo düşünüyor, konuyu her boyutuyla ele alıyor. Hem maktüle bakıyor, hem mağdura, hem müdahile ve hem de sanığa. Folyo sanığa da bakıyor, çünkü folyo biliyor ki, hem dayısının yitişine bakmalı, hem de "dosyaya".

Çünkü folyo biliyor ki, hem haksız tahrikin unsurlarını irdelemeli, hem tasarlamanın. Folyo biliyor ki, bu ülkede ceza infaz kanunu diye ne menem olduğu belli olmayan; suçlunun tretmanını sağlamaya mı, yoksa suçtan etkilenenlerin "adaletin tecellisi" duygularını zedelemeye hizmet ettiği tartışılır bir kanun var.

Karardan beri bir yandan temyiz sürecini ve içtihatları tarttığına eminim. Folyo, yeğen kimliğinin ötesine objektif bakışını taşımaya gayret ediyor, ne olur - ne olmaz'ı tartıyor.

Çünkü folyo, kendi hakkını yeme, hukukçuluğun insanlığını artırıyor, çoğaltıyor.

"Dosya" hakkında, senle konuştuğumuza ekleyebileceğim pek bir şey yok. Kararın bozulmasını bekleyeceğiz, hep birlikte.

tavsan dedi ki...

O kadar aci ve o kadar kabul etmesi zor ki boyle bir olumu; bana bu dunyaya ait degilmis gibi geliyor.
Hukuk, adalet, bunlar bizim yarattigimiz ve etikle bagdasik yurutmeye calistigimiz olgular. Elbet insan dogasina hitap eden, kandiran bir tarafi olacak. Ama bu konularda mutlak diye birsey var mi? O yuzden hukukcu olarak bakmak, Doli'nin dedigi gibi hem maktulun hem sanigin acisindan bakmak, adalet sistemini tanimak her zaman iyi birseydir; zihin acar, farkli acilari gormeyi saglar, gorulenlerden hoslanilmasa bile farkindalik iyi birseydir. Hukukculuk insanliktan eksiltmez hayir; aksine insanlik katar onu bilincle, ahlakla yaptiginda.
Umarim senin de herkesin de vicdanini rahatlatacak bir karar cikar sonunda.

Adsız dedi ki...

Adalet yeryüzünde yok! Adalet, tam da olmadığı için çok değerli bir kavram. Yeryüzünde adalet olmadığı için biz insanlar ona bu kadar anlam atfediyoruz. Tek temennimiz folyo, senin bu bireysel ve mesleki hayalkırıklıklarınla bezenmiş hikayende olduğu gibi, hukukun adaleti tesis etmesi. Oysa hukukun bir kutsiyeti yok! Hukuk insan ürünü, hem insani hem de gayri-insani, linguistik bir süreç. Bu süreçte çatışan yorumlar vasıtasıyla adalet inşa ediliyor. Ama ortaya çıkan adaletin adil olup olmadığı ise çok tartışmalı. Hayat ve insan belirsizken, hukukutan daha fazlasını ummak insafsızlık olur. İşte hukukun kesin bir bilim veya adil olması gerekliliğine duyulan bu inancın kendisi insani değil. Çünkü insan ürünü olan her şey gibi hukuk da hiç adil değil. Adalet bir idea olara değerlidir, ama fiiliyatta yoktur. Adalet sadece bir metafordur. Oysa haksız kayıplarımız acıdır ve acılarımız mutlaktır. Tıpkı kayıplarımız gibi...

Acını anlıyor ve paylaşıyorum. Daha fazlası da zaten ne senin ne benim ne de başkasının elinden gelir.

Anadolu halklarının geleneksel bilgeliğinden başka acını dindirdecek bir yol yok. Bir idea olarak adalet, bir kurum olarak hukukun hiçbir halta yaramadığı bu durumda Anadolunun bütün garibanları gibi başka sığınabileceğin bir yer yok dostum folyo: ALLAH KERİMDİR!

şirin baba

Julide dedi ki...

Bunlari okuyan siradan bir okuyucunun da gözleri dolar, yazar icin üzülür, ona sabir diler...