6.9.09

Dayıcım...

Dün birbirimize sataşıp gülüşüyorduk. Bugün otopsi raporu elimde.

Cani “ayaklarına ateş etmek istedim” demiş ifadesinde. Ayaklarına isabet eden tek bir saçma bile yokmuş; öyle yazıyor raporda.

“Maktul” diyor dosyası, “merhum” diyor Türk Tabipler Odası. “Rahmetli” diyor dostları… Anneannem, dedem “oğlum” diyor, “babacım” diyor çocukları. “Dayıcım” diyorum ben… Anneannemin dedemin oğlu, annemin kardeşi, dayımın “gadeşi”, benim dayıcım maktul olamaz.

Çocuklarının babası melek olur, bulutlardan gülümser “ben iyiyim, cennetteyim” der çocuklarına… Kızı “babacığım, sen bir sürü insanı özlüyorsun, herkes tek bir kişiyi, seni özlüyor. Ağlamasınlar artık seni üzmesinler” der.

O kadar çok “keşke” var ki… Neyse ki biraz da “iyi ki” var.

İyi ki benim dayım olmuşsun; iyi ki sırdaşım, arkadaşım olmuşsun. İyi ki en son görüştüğümüzde sabaha kadar sohbet etmişiz. İyi ki sigara içtiğini teyzeme yumurtlamamışım.

Dayıcım, seni çok özlüyorum…

21.08.2009


Hiç yorum yok: