İstiyorum. Buraya ait olduğumu, evimin burası olduğunu hissetmeyi gerçekten istiyorum. Becerebilirsem buradaki üniversitede kalmayı belki biraz da bu yüzden istiyorum. Daha kolay bağlanacağım, benimseyebileceğim sanki o zaman...
Ama ne oluyor? Ahali bana her defasında burayı sevmemek için bir sebep sunuyor.
Mesela su istediğim hiçbir seferinde doğru düzgün cevap alamıyorum. "Bugün, yarın veya haftasonu" getirebileceklerini söylüyorlar. Söylemiştim değil mi; en küçük bir taahhütte bile bulunmuyor burada insanlar... Su istemek, yol sormak gibi herhangi bir sebeple insanlara dert anlatmak da mümkün değil burada, kimse birbirini dinlemiyor. Bu durum da stres yapıyor bünyede haliyle. Evet, su istemek bile...
Buraya 50 kilometre uzaklıkta, "daha taşra" bir yerde doğdum ben, 12 yaşıma kadar da orada yaşadım. Ya "bizim oraların" insanları da böyle ve ben aklım baliğ olmadan oradan ayrıldığım, şimdi de bazen gezmeye gittiğim için farkedemiyorum ya da burası bir acayip memleket!
Şehirden soyutlanmış ve uzak olan (ve ahalisini çoğunlukla benim şehrim'in insanlarının teşkil ettiği) bir sitede oturduğumu da söylemiştim di mi? Kuş sesleri, böcükler falan... Huzur içinde uyuyacağını zanneder insan... Bir sabah bir kalkıyorum apartmanda tangır tungur sesler ve bu seslere eşlik eden adam bağırmaları. Uyumaktan vazgeçip bağıranları uyarmaya karar verip pijamaları çıkarıp normal kıyafetler giyip insana benzeme anına kadar kesilmeyen, insan içine çıkılacak hale gelindiği anda kesilen gürültüler.
Bir de yan apartmanda tadilat var. Öyle böyle bir tadilat değil. Sadece iskeleti kaldı binanın. Evet evet, "tartarrrrrr zorzorrrrrr röarrrrrrrrr" yaza kadar süreceğe benziyor. Ondan sonra umarım diğer taraftaki apartmana geçmezler.
Benim şehrim'in göbeğinde oturdum buraya taşınmadan önce, bir sene süreyle. En sık duyduğum ses, kuşların ötüşü ve sokaktan geçen akordeoncu amcanın çaldıklarıydı. Gürültü olmadığı gibi arkadaşlarım istedikleri zaman evimize gelebiliyorlardı. Doli bize börek yapıyordu...
4 yorum:
hmm zor ya...bir an once bitsin su doktora, ben donucem yurdumun topraklarina..olmuyor boyle akil disarda beden icerde...
belki gelemiyoruz istediğimiz zaman, öyle olabilse şu an yanında olurdum zaten... ama ama geliriz yine, yine börek yaparım, kerevizli enginarlı pırasa bile yaparım.
üsülme sen sakın... hem bak çok değil ki, geçen hafta birlikteydik, haftaya yine birlikte olucaz bi aksilik olmazsa.
gözlerimiz dolarsa başka tarafa bakalım... olmuşun değil, olacağın hayalini kuralım mı başlamışken? cuma akşamı çıkar bi sağlam içeriz, nicedir içimizde kalıyor, dans da ederiz. ama sağlam müzik çalsın, canlı olmasın - istemezük! bize gideriz sonra yorgunluktan gebermeye yakın, yolda ben kokoreç yemem, o midye dediğin garip kara şeyleri de ellemem, sen takıl. sen eve gelince her zamanki alışkanlığınla mutfağa geçersin. bardakmış, kültablasıymış - hatta süzgeç, kepçe, cezve ne lazımsa - elini attığın ilk yerdedir, her zamanki gibi, bana bişi sormazsın.
uykuya direnemeyinceye kadar sohbet eder kıkırdarız. pardon hımhımlarsın. sabah muhtemelen üstünde ayılı pijamalarımla, en dağınık saçımızla kalkar çay suyu koyar sucuklu yumurta yaparız. sen gözünü açınca yakarsın hemen sigaranı, ben kahvaltıyı beklerim. (o kasedeki zeytinler biticek folyanım!) doyunca bu defa koltuk üstünde yatışa geçeriz. battaniye altında. oh işte bak, olayımız bu değil mi zaten ye yat ye yat.
takdislerimle severim nokta
şuraya lirik römentik yorum yazıyoruz di mi! hjajeqxa'lar, qmawqyty'ler kovalasın seni! uğraştım yaf bariz!
(al şimdi de uacvwub diyo. şaka gibi!)
qm, evet olmuyor, bunalmalardan bunalma beğeniyorum sıklıkla... aklımın dışarda bedenimin içerde olduğunu gözümde canlandırarak bi gün geçirebilirim. meşgalem oldu, sağol.
doliiğ, küfte yi bari! midyeme bakmadan yi! tvde bregovic konseri denk gelsin, ben kaldıramiim kendimi, sen zıpla. yok yok bu sefer ben de kaldıriim kendimi. sabah kalkıp kahvaltı yapıp battaniyelenince bi daha uyuyim bi de...
qtecutv evet, ilk defa ilk defada yazdım :S
Yorum Gönder