TDK diyor ki:
Dil(I): 1. Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı.
2. Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri:terazi dili
3. Büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili.
4. Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası... diye devam ediyor.
Dil(II): 1. İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban.
2. Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi.
3. Belli mesleklere özgü dil.
Dil(III):Eskimiş, Farsça Gönül, yürek.
"Küçükbaş hayvanın dili haşlanıp pişince yenmiyor mu? Bu hayvanların dili tat almaya yaramıyor mu? Pişmemişe dil denmiyor mu? Pişmiş olanını ayrıca açıklamak için ayrıca isimlendirmek gerekmez mi? (Bkz.I/3) Dilin farklı anlamlarını açıklarken "dil" kelimesi kullanmak hoş mu yani? (Bkz.II/3)" gibi sorulara gark oldum. (Gark olmak:gömülmek, batmak; mecaz boğulmak. Tebrik ederim.)
Hiç bunları söylemeyecektim. Neyse... "Dil yâresi" dil yarası değil gönül yarası demekmiş. En azından dilimize ilk girdiğinde... TDK buna yer vermemiş. "Dilber" de gönül alan demekmiş efen'im, alımlı, güzel (kadın) olmadan önce. Emirber; emir alanmış, emir eri deyip kestirip atmışız. Dilara da gönül alan demekmiş, sevgili demekmiş, sözlükte bu da yer bulamamış.
O kadar...
Dil(I): 1. Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı.
2. Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri:terazi dili
3. Büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili.
4. Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası... diye devam ediyor.
Dil(II): 1. İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban.
2. Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi.
3. Belli mesleklere özgü dil.
Dil(III):Eskimiş, Farsça Gönül, yürek.
"Küçükbaş hayvanın dili haşlanıp pişince yenmiyor mu? Bu hayvanların dili tat almaya yaramıyor mu? Pişmemişe dil denmiyor mu? Pişmiş olanını ayrıca açıklamak için ayrıca isimlendirmek gerekmez mi? (Bkz.I/3) Dilin farklı anlamlarını açıklarken "dil" kelimesi kullanmak hoş mu yani? (Bkz.II/3)" gibi sorulara gark oldum. (Gark olmak:gömülmek, batmak; mecaz boğulmak. Tebrik ederim.)
Hiç bunları söylemeyecektim. Neyse... "Dil yâresi" dil yarası değil gönül yarası demekmiş. En azından dilimize ilk girdiğinde... TDK buna yer vermemiş. "Dilber" de gönül alan demekmiş efen'im, alımlı, güzel (kadın) olmadan önce. Emirber; emir alanmış, emir eri deyip kestirip atmışız. Dilara da gönül alan demekmiş, sevgili demekmiş, sözlükte bu da yer bulamamış.
O kadar...
5 yorum:
canbaz değil, cambaz... O kadar:)
e evet:) iki sözlüğe baktım tdk dışında. sallıyolar işte yok canbaz da istisnaymış da bilmem ne :D
TDK
Biz böyle bir şey demedik. Hem soran olmadı ki. İftiradır. Takmayınız. Yüce Türk Adaleti önünde de hesap sorabiliriz. Belli olmaz...
Sayın TDK,
ne demediniz efen'im anlamadı bu aciz kulunuz?
TDK'nin Sözlüğü gayet eksik ve biraz da sorunlu bir sözlük.
Adam gibi bir sözlük lâzım şu millete.
Yorum Gönder