İlk hatırladığım, O’nun adını sayıklayarak ağladığım… Beni bakıcıya bırakıp okula giderdi, öğretmendi o zaman, her gün el sallardım O’na pencereden. Bir defasında el sallarken düşüp alnımı yarmıştım. Hemen eve dönmüş, beni almış, kucağında taksiye bindirmiş bir de bayılmayayım diye tokat atmıştı. Ben düştüğüm için kızıp tokat attığını sanmış, daha beter ağlamaya başlamıştım.
Ben ilkokula başladım, O da İstanbul’daki okuluna… Finalleri olduğunda bir ay boyunca gelmezdi eve. Çok özlerdim, anneme, kardeşime rağmen kendimi çok yalnız ve zayıf hissederdim, çok acı çekerdim… Finalleri olmadığında her gün beni okuldan alırdı. Öyle hızlı yürürdü ki yanında yürüyemez, koşardım. Hala yanında koşar adımlarla yürüyorum-ama elimden tutmuyor şimdi…
Okulu bittiğinde çok güzel olacaktı her şey. Okulu bittiğinde ergendim, çok kötü oldu her şey…
Son on beş yılımızı didişmekle geçirdik. Küçükken O’nu bir ay görmemeye dayanamazdım. Büyüdüm, küsüp durdum aynı evde yaşarken-bir ay sürdü her biri… Hiç ayrılmadık ama…
Küs olmadığımız bir aylık sürelerde hasret giderdik hep. Ya çok iyi anlaştık ya çok kötü tartıştık, ortasını bulamadık bir türlü…
Geçen doğum günümde aldığı hediyeyi arabada bıraktığını anlayıp, zıplaya zıplaya bürodan çıkarken ben, arkamdan bakıp “bu kızı çok şımarttık biz ya” diyip güldüğünü duydum. Özellikle kardeşim İstanbul’a gittikten sonra çok şımarttı beni…
Büyümememle ve çatlak olmamla övündüğünü düşündüm hep. Bu özelliklerimi ondan aldığımdan sanırım… Ailesinin ve annemin ailesinin beni olduğum gibi kabul etmelerini O sağladı. Konu ben olunca herkes her şeyi hoş görür oldu, büyük ölçüde O’nun sayesinde.
Birkaç gün önce Tutunamayanlar’ı alacağımı söylediğimde “ben pazarlık yapıp alırım sen şimdi kazıklanırsın” dedi. Benim paramın hesabını hep o yaptı…
Dün elinde kitapla geldi eve. Kitabın iç kapağında; “kocaman kız oldu hala babasından kitap istiyo” yazıyordu. Altında da tarih ve imzası… Fotoğrafların arkalarına da tarih atar hep. Beni de alıştırdı…
Düzenli oldu hep; sabahları beni uyandırmaya geldiğinde gördü odamda biriktirdiğim bardakları, hep O götürdü mutfağa…
Ben tatile gittiğimde ya da arkadaşımda kaldığımda evin bomboş olduğunu söylermiş anneme. Durgunlaşırmış, burulurmuş ben evde yokken; öyle der annem...
Sabah annemin bana yaptığı küçük bir şaka yüzünden ağlamaya başladım. Ailece ağladık sonra… Hepimiz ayrılacağımızı bu sabah idrak ettik…
Ayrılacağız... Büyüyeceğim... O’na şımaramayacağım... Başka ailelere kendimi O'nsuz kabul ettireceğim... Canım acıyor... Babacığım her şey için teşekkür ederim... Seni çok seviyorum...
7 yorum:
çok etkilendim okurken. gerçkten bir anlamda ayrılıyorsun. sen farkındasın en azından ben bilmiyordum evlenirken böyle olacağını.
Okurken icim burkuldu. Kendi ayrilis gunum geldi aklima. O an kavarayamiyorsun ama bir kere ayrildinmi o evden artik hicbirsey eskisi gibi olmuyor. Yine simariyorsun, yine cok seviliyrosun ama o evin tilsimi yok oluyor. Tilsim o gune kadar idame ettirebiliyor kendini ne yazik. Ama yinede sen hep en degerli, en simartilasi, en sevilen, en gozunun icine bakilan, en yakin oluyorsun.
sugibi gündüzleri hep babamla olacağım aslında. aynı büroda çalışıyoruz, bir süre de böyle devam edecek. ama koyubeyazın dediği gibi o tılsım yok olacak...
koyubeyaz hep en değerli olacağımı bilmek biraz teselli ediyor.
ailenin evindeki eşyaların yerlerini unutuyorsun dedi bir arkadaşım. unutmak istemiyorum... alışılır desin biri... ben kendime söz geçiremiyorum...
ben bütün mutfağımı annem gibi yerleştirdim elimden geldiğince, iğne iplik, ıvır-zıvır ne varsa annemin evinde nerdeyse orada duruyor benim evimde de. ayrıca evet alışıyorsun. zaten ne yemek yapacağım, şurayı burayı temizleyeyim, ütü yapayım derken unutuyorsun bile bazen aramayı. döngü işte.
Baba!
her yılbaşında
sana söyleyecek
bir tek
sözüm var :
"Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar..."
Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım...
1 Ocak 1932
Nazım Hikmet
A.Folyo için ...mutlu olmanı dilerim..Kaplumbağa Terbiyecisi
Duygularini göstermekten hep kacinan babam, dügün gecesi ayrilma vakti geldiginde basini omzumla boynumun arasina sikistirip, hickira hickira aglamisti.
Tüylerim ürperdi okurken.
KaplumbağaTerbiyecisi, teşekkür ederim çokk... Okurken çok duygulandım.
"Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!"
Donna, benim de yazarken...
Yorum Gönder