Güzel bir yer burası... Ankara'nın ruhsuzluğundan sandığımdan da çok sıkılmışım.
İşteki ilk gün çok sıkıntılıydı. Öğleden sonra biraz rahatladım. Ertesi gün daha da hafifledi sıkıntım. Bu sabah, cumartesi olmasına rağmen, işe gelmek hiç kötü bir şey gibi gelmedi. Benim arkadaşlarım gibi değil buradaki insanlar. Alışık olduğum izole ortamdan çıktım, normal insanlarla muhatap oluyorum gündüzleri. (Allahtan birlikte yaşadığım insanlar normal değiller.)
İşten yorgun argın, vakit geçirmeden eve gitmek üzere çıkıyorum. Ama sokağa çıkınca ya bir kitapçıya giriyorum ya bir handa oturup kahve içiyorum ya da sadece dar sokaklarda yürüyüp etrafa bakıyorum. Eve geç saatlerde varıyorum ancak biraz sohbet edip bir şeyler okuyacak vaktim oluyor. Ve ben bunlardan hiç şikayet etmediğim gibi hiç alışık olmadığım bir huzur hissediyorum... Düşünmeye vakit bulamamanın verdiği bir huzur değil bu. Belki eskisinden daha fazla düşünüyorum. Ama hayata dair, kendime dair kaygılarım azaldı.
Şehrin dışındaki güzellikleri görmek için baharı dört gözle bekliyorum...
Mutlu olabiliyormuşum ben...
10 yorum:
Cok sevindim adina. Guzel seyler hissedip yasamak bambaska birseydir. Iyi ki bu turseyleri yasayabiliyoruz arada bir yoksa nasil katlanilirdi ki su igreclesen dunyaya ve icinde yasamak zorunda olmalara...
Simdi merak ettim ben neresi burasi acaba diye... Ama sakin soyleme. Gizemi de guzel...
:)
ben de merak ettim tabi -acaba burada mısın diye. en iyisi eleştirel günlük'e söyleme, bana söyle:)
aslında tabi, o anlattıkların başka bir şehri -ne yazık ki daha fazla- çağrıştırıyor.
bu aralar murathan mungan'ın "kadından kentler " kitabını okuyorum...
ben çok sevdiğim kitapları çok yakınımdakılere hediye eder ve onların nereleri çizdiğini merak ederim ...Bütün samımıyetimle söylüyorum okurken hep :"keşke A.folyo'da okusa " diye iç geçirdim...senin hangi cümlelerin altını çizeceğini merak ederek okudum:)
belki saçma ama öyle hissettim...
:)
okumanı çok isterim okumadıysan...Gerçekten...
"Hesaplaşmaların bütün zorluğu ve sorunu başlayana kadardı.sonrasında atılacak ilk adımla birlikte önceki bildiklerimizden vazgeçmeyi getiren zorlu bir süreç kendiliğinde işlemeye başlar;bu durum başta insanın kendi içindeki taşlar olmak üzere birçok şey zalimce yerinden oynatır, değiştirirdi.yaşama ilişkin bu ağrılı bilgi , geçmişteki benzer deneyimlerinden ötürü pek de uzak sayılmazı ona.Alınan her dönemecin ardına geçmişin bıraktırdıkları yığılır kalırdı...
***
"Bedeli ödenmiş bir yalnızlığın hayatı nasıl zenginleştirdiğini,bazılarının kayıp sandıklarının bir tür kazanç olduğunu anlatmaya üşeniyor.Bir başkasının hayatının seçimlerinin karşısına, kendi hayatının kazanımlarıyla çıkmak şöyle dursun,ima etmeye bile gerek duymuyr.Hiçbir hayatın karşılaştırılmayacağını öğreneli çok oldu.Her seçimin kendine göre mutlulukları ,mutsuzlukları olduğunu biliyor... "
herşeyin olunda gitmesine sevindim...
sevgiler...
herseyin "olunda" değil yolunda gitmesıne sevindim:)
mutlu olmana sevindim.
demek şehir gibi bir şehirde yaşamaya başladın sonunda :))
eleştirel günlük, teşekkürler. tamam, söylemiyorum :)
dolican, sana ":)" özlediiğm çok özlediğğğm gel yağmur gözlüm!
simon templar, sen nerdesin? söyle ben de orda mıyım onu söyleyeyim :)
etipuf, sağol çok incesin...
okurum yakın zamanda... altın çizdiğim yerleri yazarım olmazsa :)bedeli ödenmiş yalnızlığın hayatı zenginleştirmesi ifadesini sevdim.
tahirius, sağol :) şehir mi değil mi bilemiyorum, biraz daha gözlem yapayım yazarım .9
alüminyum folyo'anım
bloglardan epeydir kopmuştum, dolican aracılığıyla öğrenebildim gelişmeleri (biraz)...
ikinize de geçmiş olsun, hayattaki tüm kötü olaylara sıkı bir "aduket" çekecek enerjiniz daim olsun..
ha bir de tebdili mekanda ferahlık vardır -hele de deniz kenarı ise-
sevgiler
tevrenus
Demek bloglar mutsuzlar icin oyle mi? Mutlu olabileceginizi yazdiktan sonra ne blog yazdiniz ne bloglara ugradiniz. :-(
Eleştirel günlük, mutluluktan değil yoğunluktan yazamıyorum :(
Gizlice uğruyorum ama ara sıra bloglarınıza...
Yorum Gönder