8.6.07

Gezdim, gördüm, gidiyorum...

İzmit'e gidildi.
Sevgili iş görüşmesi yaptı. Tavsiye üzerine Ertosunlar diye bir dürümcü arandı, bulunamadı, dandik bi' yerde karın doyuruldu.

İstanbul'a gidildi.
İlk Gün:
Bostancı sahilinde salaş bir yere gidildi. Limonlu soda içilip yaşlı bir köpek sevildi. Minyon ve bu nedenle asabi bir köpeğe sinir olundu. İskelede vurmalı bir şeyler çalıp ateş çubuklarıyla oynayan (ben diyorum ateş çubuğu diye, sirk jargonuna hakim değilim) bir gruba özenildi.
İkinci Gün:
Tavaf etmeden olmaz diyerek Bağdat Caddesi'nde yürünüp "Nazlı'nın Yeri"ne uğrandı. Birkaç bira içildi, "kafamız güzel hayat çok güzel fenerbahçe her şeyden güzel"lendi. Akşam üstü Sabancı Üniversitesi'ne gidilip Gogol Bordello'nun sahne alması beklenirken ılık biralar içil(eme)di. Gogol Bordello'dan önce Brainstorm diye bir grup çıktı. Güzel sayılırdı. Son iki şarkıları Gogol Bordello'ya hazırlanma kabilinden akordeonluydu. Sonra Gogol çıktı sahneye... Çok eğlenildi. Hatta hiç o kadar eğlenilmemişti. Ve fakat yaşlanıldığı idrak edildi.
"Otuzuna gelmeyen herkes bir defa gidip dinleyip zıplamalı, otuz yaş üstü içinse bir uyarı yazısı yazılmalı: (İçerideki zıplatmacılık düzeyi kol bacak uyuşmasına, boyun tutulmasına ve dahi kalp krizine sebep olabilir.)" diye düşünüldü.
Üçüncü Gün:
Pendik'ten feribota binip ilk defa görülecek olanYalova'ya gidildi. Sevimli bir yer olduğu düşünüldü.
Bursa'ya transit geçilirken Gemlik'te durulup zeytin ve yağı stoklandı.

Bursa'ya gidildi.
İlk Gün:
Teyzenin evine teşrif edildi. Özlem giderildi.
İkinci Gün:
Sabah dokuzda adliyeye gidildi. E-devlet'in ve memurların armutluğu yüzünden saat 16:00'a kadar beklendi. Arada Tophane'ye çıkılıp çay içildi, Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbeleri'nin bahçesi görüldü, öğle yemeği münasebeti ile kapalı olduğundan içlerine girilemedi. Nihayetinde hacze gidildi, mutat beddualara muhatap olundu.
Üçüncü Gün:
Sabahın köründe Balıkesir'e gidildi. İşler halledildi, borçluyla kavga edildi, haciz yapılamadı. O arada sevgiliye telefon geldi, işe kabul edildiği muştulandı. Höşmerimci arandı, herkes aynı höşmerimciyi farklı şekilde tarif etti. Sonunda bulunarak höşmerim temin edildi. Susurluk'ta ayran içilip Ulubat zannedilen Uluabat'ta kuşlar görüldü. Bursa'ya dönüldü.
Dördüncü Gün:
Uludağ Milli Parkı'na gidildi. Piknik yapıldı, gezildi, kocaman karpuz kocaman dilimlere ayrıldı, yüze göze bulaştırarak yendi, kekik toplandı. Hayran kalındı...
Beşinci Gün:
Ankara yoluna düşüldü. İnegöl'de köfte yendi, uzun bir süre Leman, Penguen arandı, sonunda bulundu. Eskişehir'e gelmeden Söğüt'e dönüldü, SÖĞÜT 26 km. tabelasını görünce tereddüt edildi, "bir daha ne zaman geleceğiz, bi' görelim" denildi. Ertuğrul Gazi Müzesi gezildi, tırışkadan bir müze olduğuna kani olundu. "Ertuğrul Gazi Türbesi'ne gidelim bir de, oradadır asıl görülecek şeyler" dendi. Girişte Diyanet'in "türbelere çul çaput bağlamayın, yasak günah hasta ettiniz aaaa!" konulu tabelası okundu. Etraftaki güller koklandı, ama buranın da kapısı kapalıydı. Değişik pencerelerden içeri bakılmak sureti ile merak giderildi. Önemli adamların mezarları kocaman olduğundan eskiden insanların kocaman olduğu düşünüldü.
Demir panjurlarda delikler ve altında "bu delikler 1921'de Yunanlılar tarafından atılan kurşunların delikleridir" yazısı okundu.

Ankara'ya dönüldü.
Bursa şehir merkezinden daha güzel olduğu düşünüldü. Ancak tarihsiz (ve dolayısıyla ruhsuz) olması nedeni ile bininci kez gıcık olundu. Sonra sevgilinin yeni işi sebebi ile Kırıkkale'ye taşınılacağı akla geldi. "Ankara'ya o kadar çok gıcık oldum ki sonunda burayı bile özleyeceğim bir yere giderek cezalandırılıyorum" diye düşünüldü. Bu durum birkaç gün bünyeye gerginlik, depresyon olarak yansıdı. Sonra bir gün, neden bilinmez, neşeli uyanıldı...
Kırıkkale'de çalışılacak yer, oturulacak ev görüldü. Çok sakin, çok ağaçlı, çok kuşlu olduğundan sevildi, iç rahatlaması ve hatta sabırsızlanma yaşandı.

Deli gibi yağan yağmur altında Kırıkkale'den Ankara'ya dönerken yolda ekmek almak için duruldu, "yavrucuğum çok ıslandım Ankara'ya gidiyorsanız beni de götürür müsünüz" diyen teyzeyle arabaya binildi. Teyze sevimli geveze çıktı. Yarım saatte kendi hayatını özetleyip, hayata dair hap bilgiler verdi. Ağlattı...

Mutlu, tedirgin, heyecanlı bir şekilde bir ay daha "yuvalık" edecek olan eve gelindi...

8 yorum:

zilsizzarife'nin yeri dedi ki...

Nasıl hareketli günler böyle:)

Eray Endeş dedi ki...

İzmit'e gelindi.
Eloy bey aranmadı.
Allah beni taş etsindi.
Aç kaldım.

AluminyumFolyo dedi ki...

@zilsizzarife, daha devam ediyor efen'im. bu hafta sonu da safranbolu ve amasra görünüyor :)

@elöy bey, efen'im 1 saatlik bi vaktimiz vardı, sizin "naber pis meksikalı" vb. sorularınıza cevap verene kadar sürenin sonuna gelinirdi. bu sefer dandik bi yerde de karın doyurulamazdı :D hem sizin telefonunuz yok ki ben de ayol... olsaydı emin olun aranıp sorulurdu ertosunlar dürümcüsü :D

şugibi dedi ki...

nası yani şimdi siz izmite mi taşınıyosunuz? yoksa (bi ayşe armanda var bi de sende:)) sevgilinle ayrı yaşamaya mı karar verdiniz, eğer verdinizse bunu çok mantıklı buluyorum özgürlük bağlamında ya da en mantıklısı işi kabul etmeyecek mi sevgilin?

AluminyumFolyo dedi ki...

sevgilim izmitte görüştüğü işi kabul etti, kırıkkaleye taşınıyoruz :D nası kıçından anlayacağını şaşırmışsın sucuk. ya da ben kıçımdan anlatmışım :D

Koyubeyaz dedi ki...

valla o dedigin yerden anlamadim ben ama cidden gidiyomusunnnnn.... gidiyosun yani cok ciddisin anladim :)

AluminyumFolyo dedi ki...

evek, gidiyorum. doğru anlamışın koyubeyaz :D

şugibi dedi ki...

uff ya biri bana da anlatsın.folyo sen anlatma, beceremiyosun.