Güzel vakit geçirdim yazmadığım süre boyunca. Yazmaya fırsat bulamadım, biraz da bu yüzden. Seminer tam eğlenceli olmuştu ki bitti. Gerçi sevgili ortakımın söylediği gibi katil olayazdık ama eğlendik işte, bar köşelerinde ama sınıf psikolojisiyle ders görünce... En güzeli final bölümüydü. Programda "Sertifika töreni&kokteyl" olarak görünen üç saatlik zaman diliminin 10 dakikasında 100 kişiye sertifikaları dağıtıldı; o 100 kişi oldu kokteylde 200. Ücreti önceden verildiği için beleş gibi gelen içkilerimizi içtik iki saat elli dakika boyunca. (Ücreti önceden verildi ama her iddiasına varım otel zararlı çıktı.) Ordan sevgilim beni aldı, birkaç bira alıp bize gittik. Ben pelte kıvamında olduğumdan 50 İlk Öpücük diye bir film izleyelim dedik, eğlenceli olduğunu umarak. Biramın ve filmin ortasında uyukalmışım. Yeterince içtiğimden biramı bitirmesem de olurdu. Film zaten kötüydü, uyumak kesinlikle daha güzeldi. Uyudum ama pişman değilim reis bey!
Hafta sonu boyunca mesai yapınca Pazartesiyi de tatil yaptım, evde keyif yaptım tüm gün. Kardeşimin tavsiyesi üzerine Pınar Kür'ün "Bir Cinayet Romanı"na başladım. İsmi böyle - bir bilmem ne romanı - olan kitaplara karşı önyargılıydım, işe yaramaz kitaplar olduklarını düşünürdüm. Bu önyargımı yıkan Oğuz Atay'ın "Bir Bilimadamının Romanı" oldu. Bu da gayet güzel gidiyor...
Dün "haftabaşımsı" bir şeydi. Depresif olmam anlamında haftabaşıydı ancak hiç çalışmamam anlamında haftasonuydu. Her neyse... Stajyerken staj adapte olamamıştım; beş aydır çalışmama rağmen de çalışmaya adapte olamadım hala. Üç gün bir yere gidiyorum, dönüyorum, bir üç gün de "stand-by" modda geziyorum. Babam çarşamba günü kendime geldiğimi söyler hep, onu haklı çıkararak başlıyorum hayırlısıyla bugün çalışmaya. Hemen şimdi!
Hafta sonu boyunca mesai yapınca Pazartesiyi de tatil yaptım, evde keyif yaptım tüm gün. Kardeşimin tavsiyesi üzerine Pınar Kür'ün "Bir Cinayet Romanı"na başladım. İsmi böyle - bir bilmem ne romanı - olan kitaplara karşı önyargılıydım, işe yaramaz kitaplar olduklarını düşünürdüm. Bu önyargımı yıkan Oğuz Atay'ın "Bir Bilimadamının Romanı" oldu. Bu da gayet güzel gidiyor...
Dün "haftabaşımsı" bir şeydi. Depresif olmam anlamında haftabaşıydı ancak hiç çalışmamam anlamında haftasonuydu. Her neyse... Stajyerken staj adapte olamamıştım; beş aydır çalışmama rağmen de çalışmaya adapte olamadım hala. Üç gün bir yere gidiyorum, dönüyorum, bir üç gün de "stand-by" modda geziyorum. Babam çarşamba günü kendime geldiğimi söyler hep, onu haklı çıkararak başlıyorum hayırlısıyla bugün çalışmaya. Hemen şimdi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder