19.4.05

Bir otobüs yolculuğu hikayesi...

Bavulumun yarısı büyüklüğünde olan el(!) çantamla ,cam kenarındaki teyzeyi kaldırıp, yerime yerleşiyorum. Her defasında özellikle cam kenarına bilet alıyorum ve yanımda oturacak kişi -biletinin koridor tarafındaki koltuğa ait olmasına rağmen- benden önce binip cam kenarına yerleşiyor. Orasının benim koltuğum olduğunu söylediğimde de ters ters "ne farkeder" diyip yerine geçiyor. Ulan farketmiyorsa ne yerleşiyorsun yerime? Niye tersleniyorsun ben cam kenarına geçmek isteyince? Benim için farkediyor ki cam kenarına bilet almışım...
Her neyse... Öncelikle çantadan yastık olarak kullanılmak üzere bir atkı ya da hırka çıkarıyorum. (Yanıma yastık almıyorum çünkü yaşlı kadınlar yastıkla yolculuk edermiş gibi geliyor.) Sonrasında -yandaki kadını rahatsız etmemek için kasılarak- çantadaki poşetin içinden iki adet kitap çıkarıyorum. Karmakarışık çantamda zarar görmesinler(Allah muhafaza!) diye poşete koyuyorum kitapları. Birinin moduna giremezsem diğerini okurum diye de iki tane kitap almışım yanıma. Daha sonra iki adet gazete ve bir adet mizah dergisi çıkıyor çantadan. Yanımdaki kadın gözleri belertmiş bana bakıyor. Sonrasında volkmenimle birlikte üç adet kaset çıkarıyorum çantadan. (Okumaktan bıkacak olursam canımın sıkılmasından korusun Allah beni!) Yanımdaki teyzeye son darbeyi biri kurşun biri tükenmez olan iki kalemi çantamdan çıkararak vuruyorum. Evet, kitabın altını çizersem diye kurşun kalem, bulmaca çözmek içinse tükenmez kalem aldım yanıma.
Oh be! Artık koltuğumu yatırıp rahat rahat uyuyabilirim... Canımın sıkılmasından korkmama gerek kalmadı ne de olsa...

Hiç yorum yok: