tag:blogger.com,1999:blog-118457602024-03-07T22:38:45.209+03:00I just don't know what to do with myself...AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.comBlogger287125tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-83283389524730606682012-10-02T00:23:00.001+03:002012-10-03T15:25:28.532+03:00Dedem, dayım, Neşet Ertaş...<div style="text-align: justify;">
Dedem iki hafta önce öldü. Neşet Ertaş'ı sever miydi bilmediğim dedem. Dedemi müzik dinlerken görmedim ki hiç... Dedem kitap okurdu, namaz kılardı, ağaç budardı, haber seyrederdi. Ne dinlerdi bilmezdim. Bize "mama" getirirdi, derslerde aldığımız notlarla ilgilenirdi. Ne hissederdi bilmezdim. Hatırlamayacağı kadar küçük yaşta annesini kaybetmiş. Sonra tek öz kardeşini kaybetmiş. On beş yaşında anneannemle evlenmiş dedem. Okumayı yazmayı kendi kendine öğrenmiş, askerde öğretmenlik yapmış. Ağabeyi ilkokuldan mezun olduğu gün gölette yüzmeye gidip boğularak öldü diye okula göndermedikleri için kendi kendine öğrenmiş okumayı. Küçükken yaşadığımız kasabada öğrenciler dönem ödevleri için kaynak bulmaya önce bizim evdeki kitaplığa, eğer bizde yeterince kaynak bulamazlarsa dedemin kitaplığına giderlerdi. </div>
<div style="text-align: justify;">
Dokuz çocuğu vardı, hepsi yetiştiği zamanın koşullarına göre "okumuş"tu. Dedemin bir defa çocuklarının öğretmen olması ile övünen bir adama kızıp "bizim ailede de en az okuyan öğretmen oluyor" dediğini duymuştum. Zeki, algısı açık adamdı vesselam. Ama ne çocuklarıyla ne kendisiyle övünürdü... </div>
<div style="text-align: justify;">
Koca kafalılık bana dedemden yadigar. Keza kısa, yuvarlak burnum...</div>
<div style="text-align: justify;">
Ailede dedem kadar koca kafalı olan bir de dayım vardı. Dedeme çok benzeyen ama onun sarışın olanı. Geniş omuzları ile olduğundan daha uzun boylu görünen... Onu üç sene önce vurularak kaybettiğimizi buralara bir yerlere yazmıştım. Dedemin dokuz çocuğundan sekizincisi. Dayım benden yalnızca dokuz yaş büyüktü. Aileden ilk onunla içki içmiştim, ilk onun yanında sigara içmiştim, ilk onunla dertleşmiştim. Dedemin oğlu, annemin kardeşi, ama her şeyden önce benim dayımdı. İlkokuldayken, annem babam çalıştıkları için evde değilken benimle kalırdı. Ergendi, çocuktum benimle eğlenirdi. </div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra büyüdüm. </div>
<div style="text-align: justify;">
Bir gün dayımın İzmir'deki evinde yengem, çocukları uyumuş ikimiz içerken, ben o zaman Neşet Ertaş'ı babamla iken birkaç kez dinlemiş ve sevmemişken, Neşet Ertaş'tan "Ahu Gözlerini Sevdiğim Dilber"i, "Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin"i, "Acem Kızı"nı dinletti bana. "Yeğenim Allah aşkına şu sözlere bak" dedi. </div>
<div style="text-align: justify;">
Güzel "yeğenim" derdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra bağlamasını aldı eline "Ben Melamet Hırkasını Kendim Giydim Eynime"yi söyledi. </div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra itin biri boktan bir saikle dayımı vurdu.</div>
<div style="text-align: justify;">
Dayım öldü.</div>
<div style="text-align: justify;">
Dedem hiç eskisi gibi gülmedi. </div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra dedem öldü.</div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra Neşet Ertaş öldü.</div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra Neşet Ertaş dinledim.</div>
<div style="text-align: justify;">
Ağladım. </div>
<div style="text-align: justify;">
Hangisine ağladığımı bilemedim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-30625071691908411132010-12-08T21:09:00.001+02:002010-12-08T21:09:50.487+02:00Canlı canlı (2)*<span class="Apple-style-span" style="font-size: x-small;"><div><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">- Che Guevera bana doktor ismi gibi geliyor. </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br> </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">- İlahiyat islami bi şey... </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">- "Oku" vahiyini Hz. Muhammed'e Cebrail getirdi. </span></div> <div><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">- Cebrail iyi melektir. </span></div><div><br></div><div><br></div><div><br></div> *Yine malum </span><a href="http://arsimedintasi.blogspot.com/2010/10/canl-canl.html"><span class="Apple-style-span" style="font-size: x-small;">yarışma</span></a><br clear="all"><br> AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-9365465022162165472010-11-23T16:46:00.001+02:002010-11-23T16:46:12.951+02:00Dilin Belirsizliği (vol.2)<i>Şirket avukatı/işveren vekili sıfatıma rağmen alt işveren (nam-ı diğer taşeron) işçilerinin tazminatlarını almalarında gösterdiğim üstün başarıdan dolayı kendimi tebrik ediyorum.</i><br><br>a- "Üstün başarı"dan kasıt dava açılmasına fırsat vermeden tazminatların ödenmesinin sağlanması mıdır? <br> b- Yoksa açılmış olan davanın aleyhe sonuçlanmasından mı bahsedilmektedir? <br>c- İşveren bu durumdan kârlı mı zararlı mı çıkmıştır? <br>d- Ya avukat?<br>e- Amaca ulaşmak için her yol mübah mıdır?<br>g- Doğrusu mubah mı yoksa mübah mıdır? <br clear="all"> <br><br><font size="1">"Hukukçu İzleyici" akıllı işareti var mıydı aceba?</font> AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-6960523860690898262010-10-31T21:41:00.008+02:002010-10-31T22:22:44.363+02:00Masumiyete ağıt<a href="http://www.fileden.com/files/2008/9/16/2100088/Innocent%28Requiem%29.mp3">Ofra Haza - Innocent</a>AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-37900442174590035622010-10-27T22:10:00.001+03:002010-10-27T22:12:23.570+03:00Dilin Belirsizliği (vol.1)<span style="font-style: italic;">Tutunamayanları okuma zamanının gelmiş olmasından korkuyorum.</span><br /><br />a- Tutunamayanları okuma zamanı geldi, ben bunu biliyorum ve bu mu beni korkutuyor?<br />b- O günün gelip gelmediğini bilmiyorum ve gelmiş olması ihtimali mi beni korkutuyor?<br />c- Tutunamayanları benim okumamın mı zamanı gelmiş olabilir?<br />d- Tutunamayanları senin okumanın mı zamanı geldi acaba?<br />e- Ya onun Tutunamayanlar okumasının zamanı geldiyse?<br />f- Herkesin Tutunamayanları okumasının mı zamanı geldi yoksa?<br />g- Hepsi olabilir mi lan?!<br />ğ - İyi de ben niye korkuyorum? (kontekstüel seçenek)AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-53562117972515338022010-10-27T21:06:00.001+03:002010-10-27T21:14:20.528+03:00<span style="font-size:100%;"><span style="font-style: italic;">Should I stay or should I go?</span><br /><br /></span><span jsid="text">"You should have gone" dedi.<br /></span><span style="font-size:100%;">"O kararı verememenin sancısıyla ortalığı yıkıp dağıtıyorsun" dedi diğeri.<br />"Bir şey olacak ve karar vereceksin, karar vermek için uğraşma” <a href="http://arsimedintasi.blogspot.com/2008/08/hkm.html">diyense</a> bir başkasıydı...<br /><br /></span><span style="font-size:100%;">Peki <span style="font-style: italic;">sen</span> ne dedin?<br /><br /></span><span style="font-size:78%;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size:78%;">Fonda- yine- Annihilation...</span></span></span><br /><br />-<br /><br /><span style="font-style: italic;font-size:100%;" >Külli-Cüzi İrade</span><span style="font-size:100%;"><br /></span><span style="font-size:100%;"><br />"Dışarıdakini etkileyemiyorsun, bari içine yağdırma yağmuru Karaca" dedi. Arabesk miydi neydi! Ama iyi geldi...<br /><br />Peki <span style="font-style: italic;">o </span>ne dedi?<br /><span style="font-size:78%;"><br /></span></span><span style="font-size:100%;"><span style="font-size:78%;">Fonda gökgürlemesi...</span><br /><br />-<br /><br /><span style="font-style: italic;">Yalan</span><br /><br />"Hepsinde aradığım sendin" dedi. Daha önce de bir başkasına söylemişti.<br /><br />Peki <span style="font-style: italic;">ben</span> ne dedim?<br /><br /><span style="font-size:78%;">Fonda -hâlâ- gökgürlemesi...<br /><br />-<br /><br /></span></span><span style="font-size:100%;"><span style="font-style: italic;">Tesadüf/Tevafuk/Tevekkül<br /><br /></span></span><span style="font-size:100%;">Tam otuz bir yıl önce bugün çekilmiş bir fotoğraftaki gülen yüze bakıp ağlarken ben, "büyüdün mü" dedi.<br /><br />Canım sağolsun dedim. </span><br /><br /><span style="font-size:78%;">Bu sefer fonda yağmur sesi</span>...AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-41084852337420054202010-10-26T20:52:00.002+03:002010-10-26T20:57:55.707+03:00Canlı canlıShow Tvde bir yarışma başlamış. Bir çift avukat da yarışmacı olmuş. Sözde bilgi yarışması. İki gündür sinirlene sinirlene izliyorum. <br />Özet geçeyim...<br />Alcapone'u Suç ve Ceza'daki ana karakter sanıyorlar. Ceza Hukuku hocaları okuyun demiş, bunlar okumamış o yüzden pişmanlık duyuyorlar. Okusalar adamın niçün hapse girdiğini bilip 1 trilyon kazanacaklar çünkü... <br /> Çin'in 2. Dünya Savaşına katılıp katılmadığını sorguluyorlar. Hatta "Kore şehitleri 2. Dünya Savaşında değil miydi?" sorusuyla beni benden alıyorlar. Ben de avukat oldukları için izzetinefsin ne demek olduğunu bilmelerini bekliyorum. Oysa "ilanihaye"yi "ilahinaye" diye okuyorlar!AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-898435077937096222010-07-21T14:55:00.001+03:002010-07-21T14:55:38.197+03:00"Özgür iradeye inanmıyorum. Bu nedenle, kurgulamıyorum."<br><a href="http://www.futuristika.org/kultura/edebiyat/jorge-luis-borges-ile-soylesi/">Jorge Luis Borges ile Söyleşi | [Futuristika!]</a>'dan<br><br>via <a href="http://friendfeed.com/byarsel">Pagan</a><br><br>Ekstra: <a href="http://www.pandora.com.tr/urun.aspx?id=182470">Borges'le Söyleşiler</a> AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-10101993588773434542010-07-21T14:27:00.001+03:002010-07-21T14:27:10.113+03:00chicken translation<p class="mobile-photo"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpsQiPcyLLTrEgLcCh98W1ZSK7uD1uxb0gKF4KU-SNx4dlIc_pbvCymQ62KTgkc91Z1oFUiLXx2mh1h5f3d1Ut6F0UGDnEvfwahIPpAxJVCiOVdPrMEsecO_OUaCHtEBswedehYQ/s1600/=%3FISO-8859-1%3FB%3Fc2Hn5y5KUEc=%3F=-730114"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpsQiPcyLLTrEgLcCh98W1ZSK7uD1uxb0gKF4KU-SNx4dlIc_pbvCymQ62KTgkc91Z1oFUiLXx2mh1h5f3d1Ut6F0UGDnEvfwahIPpAxJVCiOVdPrMEsecO_OUaCHtEBswedehYQ/s320/=%3FISO-8859-1%3FB%3Fc2Hn5y5KUEc=%3F=-730114" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5496319599611365186" /></a></p>Milliyet'in yaptığı güzellik için: <a href="http://www.milliyet.com.tr/fotogaleri/42103-yasam-tahmin-bile-edemezsiniz/9">tık tık</a><br><br> AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-46481457021715499962010-07-20T21:40:00.002+03:002010-07-20T21:54:27.679+03:00...Hüzünlü Azeri akşamı olsun...<br /><br /><span style="font-style:italic;">"Es deli rüzgar bu günü götür,<br />O biten ömrü yeniden getir..."</span><br /><br /><a href="http://www.fileden.com/files/2008/9/16/2100088/Gel%20Ey%20Seher.mp3">Gel Ey Seher</a><br /><a href="http://www.fileden.com/files/2008/9/16/2100088/07%20-%20Getme%20Gel.mp3"><br />Getme gel</a>AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-22315950674452473212010-07-19T23:24:00.001+03:002010-07-19T23:26:19.942+03:00deneme. azıcık karışık. ruh halim gibi. biraz idare edin.AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-37544769195100415382010-07-19T11:55:00.002+03:002010-07-19T20:08:05.470+03:00Masumiyet Karinesi<b>"...<br /><br />'Cehalet hiçbir şey bilmemek ve iyinin cazibesine kapılmaktır. Masumiyetse her şeyi bilmek ve yine de iyinin cazibesine kapılmaktır.'<br />...<br /><i>Masum </i>(innocent) sözcüğü genellikle hiçbir şey bilmeyen birini, bir budalayı anlatmak için kullanılır. Ama sözcüğün kökleri incinmeden ya da yaralanmadan uzak olmayı ifade eder. İspanyolca'daki <i>inocente </i>sözcüğünden, bir başkasına zarar vermemeye çalışan, ama kendine gelen herhangi bir incinmeyi ya da zararı da iyileştirebilen biri anlaşılır.<br /> ...<br />Masum olmak meselenin ne olduğunu açıkça görebilmek ve onu onarabilmek demektir. Bunlar, masumiyetin arkasındaki güçlü fikirlerdir. Yalnızca başkalarına ya da kendine zarar vermekten kaçınmaya dair bir tutum değil, kendini (ve başkalarını) onarma ve yeniden kurma yeteneği olarak da değerlendirilir. Bunun üzerinde düşünün. Sevginin bütün döngüleri için ne büyük bir lütuftur bu!<br /> ...<br />Seven bu kişi, ihtiyatın uykusu yerine, bilgeliğin uykusunu uyur.<br />...<br />Tehlike yakınken gerçek bir ihtiyatlılık vardır ve daha önce yaralanmış olmaktan kaynaklanan yersiz bir ihtiyatlılık söz konusudur. Bu ikincisi, hem kadın hem de erkeklerin, içtenlikten ve özenden hoşlanacaklarını hissetseler bile alıngan ve ilgisiz davranmalarına neden olur. 'Aldatılmaktan' ya da 'tuzağa düşmekten' korkan kişiler -ya da durmadan 'özgür olma' isteklerini bağırıp çağırarak dile getirenler- altının parmaklarının arasından kayıp gitmesine izin verenlerdir.<br /><br />Bir erkeğin ona tutkuyla bağlı 'iyi bir kadın'a sahip olduğunu, kendisinin de onu sevdiğini söylediğine pek çok kez şahit olduysam da, bu erkeklerin onun hakkında gerçekten ne hissettiklerini görecek kadar kendilerini 'bırakamadıklarını' da gördüm. Böyle bir kişi için dönüm noktası '...sa bile' sevmeye kendini bıraktığı zamandır... sancıları olsa bile, sinirli olsa bile, daha önce yaralanmış olsa bile, bilinmeyenden korksa bile...<br /><br /> ..."</b><br /><br /><i>Kurtlarla Koşan Kadınlar</i> - Clarissa P. Estés<br />Ayrıntı YayınlarıAluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-101093639340202282010-07-02T11:46:00.002+03:002010-07-19T20:08:21.576+03:00Compromise"uzlaşma", ,"uyuşma" ve "taviz" diyor sözlükte. "ödün vererek anlaşmaya varma" diyor bir altta da...<br />Tavizsiz uzlaşma olmaz mı yani?AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-12885165912097723982010-06-17T11:31:00.001+03:002010-06-17T11:31:38.262+03:00Oğullar ve Babaları / "Ölümlerine yakın sevilir babalar"<p class="mobile-photo"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglrhw4cLAMdS97jQdnIhuJ3RD0enI2kGI4BRB1RIPJkpzyu_ljpFN9XxFisCFhZypaAgVo9H1ZMyMjP6ly9Jl2BIgOfBVwtHpj2e3MGKh46YRLDGhduBGNRgWz_LOqECioafhBig/s1600/babalarr-798263.jpg"><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglrhw4cLAMdS97jQdnIhuJ3RD0enI2kGI4BRB1RIPJkpzyu_ljpFN9XxFisCFhZypaAgVo9H1ZMyMjP6ly9Jl2BIgOfBVwtHpj2e3MGKh46YRLDGhduBGNRgWz_LOqECioafhBig/s320/babalarr-798263.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483657468831000658" /></a></p>"Çünkü her oğul babasının hayaletiyle başetmek zorunda olan bir Hamlet'tir!"<br> AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-78947424523003247062010-06-16T15:57:00.001+03:002010-06-16T15:57:20.010+03:00Huzur (2)İş yerinde, iş saatinde, bu sıcakta serin bir odada, müphemlik-muğlaklık üzerine bir makale okumak,<br>Cuma günü işten kaçıp Ankara'da sevgilinin konuşmasının dinleneceğini bilmek,<br>Ve "ve"den önce virgül koymak...<br> <br><i>Skati bazı anlardan da bu ana ışınla pls!</i><br><br> AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-12127154345713866552010-05-19T15:04:00.005+03:002010-05-19T15:13:08.949+03:00Bir şey söyleyeyim diye bekliyorsun. En azından bir şey söyleyip söylemediğimi merak ediyorsun.<br />Söyleyeyim:<br />Sen Gamsız, Yalnız ve Duygusuz.<br />Bense Mutsuz, Sabırlı ve Kırgın.AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-49465414927119480042010-04-21T15:31:00.004+03:002010-04-21T15:40:35.612+03:00Tecavüz dayanışması<div id="divAdnetKeyword2"><p class="bold"> <span style="font-style: italic;">"</span><span style="font-style: italic;">Telefondaki ses, günlerdir Siirt’te büyük bir skandalın yaşandığını anlatıyor. İlköğretim öğrencisi H.T. (14), geçen yıl okulu bırakan ablası S.T. (16) ile birlikte kendilerine tecavüz eden onlarca erkeği şikayet etmişti. Kız kardeşlerin maruz kaldığı bu durum, iki yıldır devam ediyordu. Sonunda bu olay 10 Nisan’da yargıya taşınmıştı. 100 erkek sorgulanmış, 16’sı tutuklanmış, 25’i gözaltındaydı. Yaşları 14-70 arasında değişen 100 erkeğin arasında kimler yoktu ki: Okulun müdür yardımcısı, kızların sınıf arkadaşları, Siirt’in tanınmış ailelerine mensup esnaf, hacı dedeler, bir asker, bir polis... Aradan 10 gün geçmişti, şehirden tek satır bir haber dahi sızmamıştı. "</span><br /></p></div><br />Haberin tamamı için: <a href="http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=992745&Date=21.04.2010&CategoryID=77">Bir şehrin tecavüz dayanışması</a>AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-44690260233391298172010-04-16T16:49:00.001+03:002010-04-21T15:30:34.585+03:00öfff pöffff...sevgili günlük,<br>bir önceki yazıyı unut. <br>bok ettim.<br>istifa etmek istiyorum. <br>akşam olsa da zıbarana kadar içsem...<br> AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-45214407638634665932010-04-11T15:19:00.012+03:002010-04-11T15:55:56.890+03:00Bursa, Şirin Baba ve Oza'ya...Oza'nın <a href="http://selamoza.blogspot.com/2010/04/beyrut-beirut.html">yazdıkları </a>31.01.2009 tarihinden beri yaşadıklarımı düşündürdü...<br />31.01.2009 günü sabah 9'da bagajımı yükleyip geldim hiç bilmediğim bu şehre. İnsanları, mekânları, yolları yabancı/tuhaf bu şehre... Kendimi gerçekleştirmek için gözümü karartıp Ankara'mı, Doli'mi ve diğer arkadaşlarımı, ailemi bırakıp geldim. İlk üç ay ziyadesiyle boktan bir işte çalıştım. Kendimi gerçekleştirmek bir yana kendimden nefret etme aşamasına geldim. Yeni bir tanesini bulmadan işi bıraktım. Şansım yaver gitti 20 gün sonra yeni ve iyi bir iş buldum. İyi bir iş derken, öyle çok para veren bir yer değil... Sorumluluk almadığım bir iş hiç değil. Hayatımda yüzleşmediğim kadar büyük sorumluluğu ilk bir ayda sırtlanmak durumunda kaldım. Ama -yine- şansım yaver gitti, elime yüzüme bulaştırmadım. Hâlâ aynı yerde çalışıyorum, sorumluluklarım giderek artıyor. Hâlâ şanslıyım, elime yüzüme bulaştırmadım.<br />Bu arada yüksek lisansa başladım. Bir şekilde onu da -henüz- elime yüzüme bulaştırmadım.<br />Şansımın bir süre daha yaver gitmesini ve istediğim tezi yazmayı umuyorum.<br /><br />Bu süre boyunca defalarca bu şehrin insanlarından nefret ettim. Büyümeme neden olan bu şehirden sıklıkla kaçıp gitmek istedim. Sıcak yuvama, Ankara'ma, aileme, Doli'me dönmek istedim. Buraya alışıp alışmadığımı her sorana terslendim. Nesine alışacaktım ki bu boktan yerin!<br /><br />Sevgilime, İstanbul'a değil de buraya taşınmama vesile olduğu için, öfkelendim. Onu, hayatımı karartmakla bile itham ettim.<br /><br />Kendime acıma yeteneğim gelişmiş olduğundan bunların hiçbirini yapmakta zorlanmadım.<br /><br />Bugün, burada hayatımda hiç olmadığım kadar yalnız olsam da, şükrediyorum.<br /><br />Bana cömert davrandığı, azimli olduğumu, sorumluluk alabileceğimi, zaman zaman şanslı olduğumu bana gösterdiği için Bursa'ya bir teşekkür borçluyum.<br /><br />Her istediğimin istediğim anda olmayacağını, "hem.. hem de"nin reel dünyada olmadığını, benim kurgum dışında bir meta-kurgu olduğunu, kimi zaman ona boyun eğmem gerektiğini, gerekeni yapıp sonra oluruna bırakmam gerektiğini gösterdiği için Şirin Baba'ya teşekkür borçluyum.<br /><br />Bütün bunları düşünmeme vesile olduğu için Oza'ya teşekkür borçluyum.<br /><br />Ankara mı? İstediğim her zaman bana kucak açacak yuvam... Kim bilir...AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-42960440734910951322010-04-07T13:49:00.004+03:002010-04-07T13:56:08.852+03:00HuzurHafta içi, yağmurlu havada, çamaşır makinesi sesi ve sütlü kahve eşliğinde ödev yapmak...<br /><br /><span style="font-style: italic;">Sıkati her andan bu ana ışınla pls!</span>AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-88003202925157593552010-04-01T10:26:00.001+03:002010-04-07T13:49:02.141+03:0039 yaşında bir insanın yüzüne tüfeğini doğrult sokak ortasında, tek kelime söylemesine bile izin vermeden silahını ateşle. Yetmesin, 4 defa daha ateşle... 24 yıl ceza al. Bunun en iyi ihtimalle 18 yılını yat.<br><br>Sonra... <br> <br>Normal bir insan, maktulün ablası, "kardeşim 39 yaşındaydı, bari 39 yıl ceza verselerdi" der. Bir diğer normal insan, maktulün kardeşi, "böyle adaletin içine sıçayım, adam 50 yaşına gelmeden dışarı çıkacak, bir gün bile olsa dışarıda nefes alacak" der. Bir diğer normal insan hiçbir şey diyemez, sadece ağlar... <br> <br>Ama bir hukukçu insan, maktul dayısı bile olsa, ilkin "tasarlamayla haksız tahrik birlikte olur mu?" der. (Bir diğer hukukçu insan da ilkin "bence olur ama Yargıtay ne der onu bilmem" der.)<br><br> Hukukçu insan sonradan normal/insanî öfkeye kapılır. Okulda, cezanın amaçlarından birinin de mağdurların öç alma isteğinin engellenmesi olduğunun öğretildiğini hatırlar. Kandırılmış hisseder...<br> <br>Anneannesiyle konuşamaz... Onun normal/insanî evlat acısına karşılık hukukçu gibi konuşmaktan korkar. <br> Hukukçuluğunun insanlığından eksiltip eksiltmediğini sorgular. <br><br>Adaletin varlığına bugüne kadar inanmış, hukukçu olmayan hiçbir yakınıyla konuşamaz. Hukukun adalet olduğunu sanan normal insanlarla konuşamaz. Onlara "siz de kandırıldınız" diyemez... <br> Hukukçuluğunun insanlığından eksiltip eksiltmediğini sorgular. <br><br><br> AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-48670863741670794232010-03-30T09:48:00.002+03:002010-04-07T13:48:32.682+03:00"Gulliver'in Gezileri"nde hukuk...<div class="gmail_quote">Kitabın ilk kısmında Gulliver Lilliput'a (çocukken cüceler ülkesi sandığımız yer) gider. Lilliput yasalarına göre dolandırıcılık hırsızlıktan daha büyük bir suçtur çünkü; <i>"dikkat, uyanıklık, biraz da zeka bir adamın malını mülkünü hırsızlardan koruyabilir ancak dürüstlük, kendini hiçbir zaman düzenbazlığa karşı koruyamaz."</i><br />Güveni kötüye kullanma dolandırılığı ağırlaştırıcı nedendir; ondan daha az cezayı gerektiren bir suç değil...<br />Lilliput'ta cezalandırmadan ziyade ödüllendirme yasalara uymayı sağlamaya yönelik bir araç olarak kullanılmaktadır. Kişi 73 ay boyunca yasalara uyduğunu ispatlarsa "yasal" (snilpall) unvanını alır ve ödüllendirilir. Adalet simgesinin de önde, arkada ve yanlarda gözleri; sağ elinde ağzı açık, altın dolu bir torba, sol elinde kınının içinde bir kılıç vardır. BU, cezlandırmadan ziyade ödüllendirme amacını temsil eder.<br />Devlet, insanlar için gerekli olduğundan devlet görevlilerinin ortalama zekâ sahibi olması yeterlidir ancak ahlâk sahibi olması gerekir. Doğruluk, adalet, ölçülülük erdemlerine sahip olmak kişinin elindedir ve bu erdemlerin uygulanması tecrübe ve iyiniyetle desteklendiğinde kural olarak herkes devlet hizmeti için elverişli olacaktır. Oysa yüksek zihin yetenekleri ahlâk yoksunluğunu hiçbir zaman telafi etmez.<br /><i>"Erdemli birinin bilgisizlikten dolayı düşeceği hatalar; kötü olmaya eğilimli ve ahlâki çöküntüsünü kullanma, çoğaltma ve savunma konusunda usta birinin yaptıklarının yanında, halkın refahı üzerinde doğuracağı ölümcül sonuçlardan daha kötü olamaz."</i><br />Nankörlüğün cezası idamdır çünkü nankör kişi insanlığın ortak düşmanıdır. Kendisine iyiliği dokunmuş bir insana kötülük eden insan, kendisine bir faydası olmayan insanlara ne kötülükler yapmaz ki...<br />Sanığın suçlu olduğuna ikna olunması cezalandırılması için yeterlidir; yasaya harfiyen uyularak resmî kanıtlar bulunmasına gerek yoktur. (Bu kısım sanki Türkiye'deki uygulamaya benziyor.)<br /><br />Lilliput yasalarında ahlâk, adil olmak, ölçülülük gibi değerlerin (irrasyonel unsurların) yüceltildiğini görürüz. Gulliver'imiz burada, bu sevimli yaratıklarla da mutludur. Ama Kralın yandaşlarınca dolduruşa getirilmesi sonucu ülkeden ayrılmak zorunda kalır. <br /><br />Gulliver'in gittiği diğer yerlerde hukukla ilgili pek bir yoruma rastlamıyoruz.<br /><br />Kitabın son bölümünde, at suretindeki yaratıkların akıllı, rasyonel ve <i>nedensel</i> olarak ahlâklı olduğu Houyhnhnmlar ülkesinde insan suretinde akılsız, <i>dolayısıyla </i>ahlâksız yaratıklar vardır. Houyhnhnmlar ülkesi Gulliver'in yaşadığı sürece gerçekten mutlu olduğu ama ayrılmak zorunda kaldığı tek ülkedir. Houyhnhnmların efendisi Gulliver'den İngiliz hukuku ile ilgili bilgi vermesini ister ve yürürlükteki hukuku kimlerin uyguladığını sorar. Ona göre; doğa ve akıl, insanlar gibi akıllı olduğunu sanan hayvanlar için neyin yapılıp neden kaçınılacağını göstermede yeterince kılavuzluk etmektedir.<br /><br />Burada hukuk kuralları ve diğer bütün normlar rasyonel olmaklığıyla yüceltilir. <br /><br /><span style="font-size:78%;">Üşengeçliğimden daha derin analizler yapamadım. Yetişkinken bir kez daha okunması gerektiğini söylemekle yetineyim.</span></div>AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-20345163975814970942010-03-29T23:23:00.002+03:002010-03-29T23:35:48.681+03:00Sevgili günlük,<br />Neden bir harekette bulunduktan sonra pişman oluyorum? Neden o hareketi yapmak daha önce çok zor gelirken bir an onu yapacak gücü bulduğumda buna hiç de gerek olmadığını görüyorum. Burdan çıkarmam gereken sonuç ilk hissiyatımın doğru olduğu, söz konusu hareketi hiç yapmamayı öğrenmem gerektiği mi? Yoksa hareketi yapmak için artık çok geç olduğu mu? Empirik bilgi kendimizi algılamada bize yardımcı olur mu? Bilakis ağzımıza sıçan tam da bu empirik bilgi mi?<br />Napıcam lan ben kendimle sevgili günlük!?<div><br /></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Bu da iyice ebeveyn okuması tehdidi altında yazılan şifreli günlük yazılarına benzedi.</span></div>AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-69068900424911551642010-02-09T19:50:00.002+02:002010-02-09T19:54:21.972+02:00Ay vant tu brek frii!<span class="Apple-style-span" style="font-family:georgia;">Çalıştığım şirkette tek avukatım. Ve şirket maalesef mühendisten geçilmiyor. Ve onların çoğu üst düzey yönetici. Ve benim hepsine dönem dönem laf anlatmam gerekiyor. Ve son 10 gündür neredeyse her gün bir başka mühendise açıklama yapmam gerekti. Ve onları bir şeylere ikna etmem...<br />Neden ikna etmeye çalıştığımı bilmiyorum. İkna etmek zorunda olmadığımı biliyorum. Ama bir anda kendimi karşımdakini ikna etmeye çalışırken buluyorum. İkna etmeye çalıştığım adamlardan en anlayışlısı "kes-yapıştır"dan kurşun kalemle yazdığı metnin üzerine başka bir metni kesip bantla yapıştırmayı anlıyor. "Ortak akıl"dan ot bok için toplantı yapıp sonuca ulaşmayacak laflamaları kastediyor. Bir diğeri -daha sinir bozucu olanı- mühendisliğine bakmadan haklı fesih-geçerli fesih diye bir ayrımın olmadığından bahsediyor. Bir diğeri -nispeten akıllı olanı- <i>"yeknesaklık"</i>ı sevmiş olsa gerek, <i>"yenkesaklık"</i>ı cümle içinde kullanıyor ve ara sıra gecenin 11'inde arayıp sözleşmeye göz atmamı istiyor. En akıllısı <i>"e</i><i>vleviyetle"</i>yi yanlış yazılmış diye bana geri gönderiyor.<br /><br />Kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim. Sırf benzer bir şekilde akıl yürüttüğüm biriyle, duyulan bir ses çıkarabilmek için avukat kadrosunun genişletilmesini isteyeceğim.<br /></span>AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-11845760.post-49668707080713639762010-01-30T22:16:00.004+02:002010-01-30T22:25:26.525+02:00MerhabaDevam ediyorum yaşamaya... <div>Bursa'dayım hala, yüksek lisansa başladım, bir taraftan deli gibi çalışıyorum. <div>Mutluyum genelde. Huzurluyum... Bu enteresan ama uzun süredir böyle...</div><div>Ölüm acısıyla hala başa çıkamıyorum. Gün içinde, normalde, başa çıkabiliyorum da, bazen bilmekten öte idrak ediyorum dayımın öldüğünü. O anlarda elektroşok verilmiş gibi hissediyorum. </div><div>Dayım çok gençti... Dayım çok neşeliydi... Dayım bir taneydi... </div><div> </div><div><br /></div></div>AluminyumFolyohttp://www.blogger.com/profile/02540328233958338572noreply@blogger.com3